Yaklaşık iki aydır pazar günlerini “Oyuncaksız Pazar” ilan ettik. Yani pazar günleri bütün oyuncakları toplayıp başka bir odaya koyuyoruz ve günü farklı etkinliklerle geçiriyoruz. Oyuncaksız zaman dilimi uygulaması sayesinde Mira’nın hazır materyallere bağımlı olmadan, kendi yaratıcılığı sayesinde vakit geçirmesini hedefliyoruz.
Oyuncaksız Çocuk?
Bundan bahsettiğimde bazı ebeveyn arkadaşlarımız “ama çocuk oyunsuz olur mu? Hem de daha 1 yaşında” diye karşı çıkıyor. Aslında haklılar da. Bu yaştaki çocuk oyunsuz olmaz, çocuğun hayal gücünü geliştirecek ne büyük etkinlik oyun. Ama biz “Oyuncaksız Pazar” diyoruz, oyunsuz pazar değil.
Fikir aklımıza ilk olarak kamp yaptığımız bir gün geldi. Yanımıza sınırlı sayıda oyuncak ve kitap alabiliyorduk ve tabii ki Mira bir vakit sonra bunların tamamından sıkılıyordu. Biz de kozalak, yaprak, ağaç kabuğu, dal gibi malzemeleri önüne koyup bunları inceleyerek meşgul olmasını sağlıyorduk.

Çocuk Olmanın Kısa Tarihçesi
Bu durumu değerlendirdiğimizde, özellikle kendi çocukluğumuzu ve çocukluğun tarihini düşünmeye başladık. Biz nispeten az da olsa yine oyuncakların olduğu bir dönemde çocukluk yaşadık. Babalarımız ve dedelerimizin zamanında ise hazır oyuncak neredeyse lüks sayılırmış. Kendi oyuncaklarını kendi malzemelerinden yaparlarmış. Bundan 300-500 yıl gibi –insan tarihine kıyasla- çok yakın bir zamana kadar hazır oyuncakların el yapımı bebek gibi çok daha basit malzemelerden üretildiğini de hatırlamak gerekiyor. O zamanlar çocuklar ne yaparak vakit geçiriyordu?
Bizim İcadımız Oyunlar
Şunlardan hangileri sana yabancı geliyor:
- Sandalyelerden tren, taksi, otobüs, minibüs yapmak (Kemal Sunal – Şiki Şiki Baba eşliğinde)
- Yastık, koltuk ve battaniyelerden çadır ve ev yapmak, burayı kendi özel bölgemiz ilan etmek
- Kalemleri araba veya insan yerine koyup oynatmak
- Tuvalet kağıdını dürbün, hortum/boruyu külah atmak için silah olarak kullanmak
- Hiçbir şey bulamazsak aile büyüklerini (genelde dayı veya enişteyi) at olarak kullanıp sırtında gezinmek
Bütün bunları ele aldıktan sonra sevgili eşim her pazar gününü “Oyuncaksız Pazar” olarak geçirme kararı aldı. (çünkü anne olmak karar almayı ve ev halkına bunu uygulamayı gerektirir.)
Alman Disiplini
Bu sırada internette araştırma yapsak da Almanya’daki bir anaokulu dışında çok detaylı bir içeriğe ulaşamadık, Türkçe içerik ise neredeyse yok.
Almanya’da Bavyera’nın Pennzberg şehrinde bir anaokulu 1992’den beri oyuncaksız zaman dilimini deniyor. 3 ay boyunca anaokulundaki tüm oyuncaklar, el işi materyalleri (boyalar, kağıtlar, makaslar, fırçalar vb.) ortamdan kaldırılarak yalnızca mobilyalar, yastıklar ve battaniyeler bırakılıyor. Eğer çocuklar ihtiyaç duyup talep ederlerse oyuncak dışındaki diğer materyaller kullanılabiliyor. Öğretmenler ortamda çocukları aktif bir şekilde gözlemleyip gerektiğinde oyun arkadaşı oluyorlar fakat hiçbir öneride bulunmuyorlar, çözüm sunmuyorlar ve herhangi bir materyalin değiştirilmesini teklif etmiyorlar.

Biz Fikri Nasıl Uyguladık?
Uygulamaya başladığımızda Mira henüz 13-14 aylıktı. Bu yüzden 3 ay gibi bir sürenin çok uzun olacağına karar verdik. Bunun yerine haftanın bir gününü oyuncaksız geçirme kararı aldık. Bu günü ikimizin de boş olduğu ve daha kaliteli vakit geçirebileceğimiz pazar günü olarak belirledik.
Oyuncakların tamamını kaldırarak kullanmadığımız bir odaya koyduk. Evin içinde de çeşitli istasyonlar oluşturduk: Pencerelerin önüne, koridora, tuvalete kitaplar; oyuncaklarının olduğu alanlara çeşitli kırtasiye malzemeleri (tül, keçe, keçe top, renkli kalemler, müsvedde kağıtlar) koyduk (Mira henüz istediği şeyi tam olarak ifade edemediği için bu ayrıcalığı tanıdık). Kedilerle vakit geçirebilmesi için kedi oyuncaklarını koltukların kenarına astık. Ayrıca çocuk şarkılarından bir liste oluşturduk. (Park her ne kadar hazır oyuncak kategorisinde olsa da elimiz çok sıkıştığında parka veya gezmeye gidiyoruz.)
Her hafta pazar günü geldiğinde Mira oyuncaksız bir eve uyanıyor.
Neler Yapıyoruz?
Kitap okuyoruz, kedilerle vakit geçiriyoruz, birlikte şarkı söylüyor ve dans ediyoruz. Yaşıtı arkadaşlarını çağırıp birlikte vakit geçirmelerini sağlıyoruz veya çeşitli mekanlara geziler düzenleyip oraları keşfediyoruz. (Bu müzeler olabileceği gibi kafeler ve hatta alışveriş merkezleri olabilir.) Havalar çok soğuk değilken yaprak ve dal toplayarak onları inceliyorduk.
Biz bu etkinliklere başladığımız sırada hava da soğumaya başlamıştı. Özellikle bahar ayları ile birlikte doğayla daha fazla vakit geçirebileceğiz. Son olarak evde birlikte inşa edebileceğimiz şeyler bulmaya çalışıyoruz. Mesela ufak bir bank veya kendi yatağı gibi IKEA tarzı bir yerden alınacak ufak mobilyalar, yılbaşı ağacı gibi eşyalar.
Bulduğumuz yeni etkinlik önerilerini deneyip başarılı olduklarımzı instagram hesabı üzerinden paylaşmayı hedefliyorum.

Neler Bekliyoruz?
Mira’nın oyuncaksız zaman dilimi uygulaması ile (ileride bunu haftanın 2 günü yapmayı planlıyoruz) şu şekilde kendini geliştirmesini amaçlıyoruz:
- Elindeki materyalleri farklı amaçlar için kullanması (çerçevenin dışında düşünme becerisini geliştirmesi)
- Materyal bağımlılığının azalması
- Daha önce keşfetmediği şeyleri keşfetmesi (evdeki bir eşya, bahçedeki farklı bir çiçek vb.)
- Bizimle daha çok sosyal iletişime geçmesi (dans, kitap okuma, konuşmaya çalışma vb.)
- Arkadaşlarıyla daha sosyal iletişim kurabilmesi
- Kedilerle daha çok vakit geçirmesi
- Kitaplarına yönelmesi
- Doğaya yönelmesi ve dışarı çıkmaktan keyif alması
- Tek başına vakit geçirebilmesi, kendine yetebilmesi
- Sonuç olarak yeni ve farklı tecrübeler edinmesi
Tereddütler: Çocuk Okuldan Soğursa?
Çocuğun oyuncakla özdeşleştiği bizim kuşağın velileri bu uygulamadan çekinebilir, normaldir. Ama daha önce bahsettiğim gibi, bundan 300-500 yıl önce oyuncak olmadığını unutmamalı. Aynı zamanda, bizim çocuklarımız da “tablet, telefon gibi dijital bir alet” olmadan bir çocuğun nasıl büyüyebileceğini tahayyül edemeyecek.
Almanya’daki anaokulunda velilerin en büyük endişesi çocuğun okuldan soğuyup artık okula gitmek istemeyecek kadar sıkılacağı yönündeymiş. Benim buna önerim, aynı etkinliği evde hem de küçük yaşlardan itibaren yapıyor olmak. Böylece bu çalışma, çocuğun hayatında normal bir yere sahip olacak. Hem okuldaki bu uygulamaya tecrübeli bir şekilde devam ederse aklında hâlihazırda fikirler bulunacağından arkadaşlarına vereceği önerilerle liderlik özellikleri gelişebilir.
Oyuncaksız zaman etkinliğinin herhangi bir eğitsel yaklaşım veya Montessori gibi bir teori olmadığı unutulmamalı. Bu etkinlik oyuncaklara karşı bir tavır almak anlamına da gelmiyor. Bunun yerine çocukların materyal bağımlılığını azaltmayı hedefleyen sınırlı zamana sahip bir etkinlik olarak düşünmeli. Çocukların bitmiş ve kuralları konulmuş oyun / oyuncaklarla tamamen sınırlanmış oyunlar oynaması yerine kendi kurallarını geliştirdiği, başkaları tarafından yönlendirilmeden kendilerini ve çevrelerini tanıdıkları bir süreç olarak ele aldığımızda işe yarayacağına olan inancım artıyor.

Kaynaklar:
Eğitimpedia: Almanya’daki Anaokullarında “Oyuncaksız Zaman” Uygulaması